Çelik sektörü rekabetçiliğini geri istiyor
Türkiye’ye 2021 yılında 22 milyar 246 milyon dolar döviz kazandıran Çelik sektörü, enerji, hammadde ve işçilik maliyetlerindeki artış, kotalar, korumacı önlemler ve döviz kurlarının enflasyon oranında artmaması nedeniyle ihracatta 2022 yılında 21 milyar 62 milyon dolara, 2023 yılında 14 milyar 877 bin dolara geriledi.
Türk çelik sektörünün başta yüksek enerji, işçilik ve diğer girdilerin etkisiyle, üretim maliyetlerindeki artış nedeniyle rekabetçiliğini kaybettiğini dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan Türk çelik sektörünün üretimde 2022 yılı başındaki kapasite kullanımına, ihracatta 2021 yılındaki gücüne kavuşması için rekabetçiliklerini önleyen etkenlerin ortadan kaldırılmasını istedi.
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’nce düzenlenen, “Ekonomik Değerlendirme Toplantısı”nda konuşan Ertan, “Çelik sektörümüz 2023 yılında ihracatta 7 milyar dolarlık kayıp yaşadı. Bu kaybın altında yatan etkenlerin başında Yüksek üretim maliyetleri ve kurun baskılanarak enflasyon oranında artmaması gelmektedir. Rakiplerimiz Avrupa Birliği ülkelerinde çelik sektörüne enerji girdileri yapılan önemli ölçüdeki sübvansiyonlar yine enerji maliyetlerimizin Uzak Doğu’ya göre bulunduğu yüksek seviyeler ve diğer girdilerin maliyetlerinde yaşanan artışlar, sektörümüzün fiyat rekabetinde geride kalmasına neden oluyor. Hükümetten isteğimiz rekabetçiliğimizi geri kazanacağımız ortamın sağlanmasıdır” diye konuştu.
AB’ne ihracattaki pazar payımız yüzde 45’ten 33’e düştü
Sektörün ihracat performansı hakkında bilgi veren Başkan Ertan sözlerini şöyle sürdürdü; “Sektör olarak Avrupa Birliği’ne olan ihracatımızın Pazar payı yüzde 45’ler seviyesindeyken, yüzde 33’lere düştü. Bunun sonucu olarak bugün 60 milyon ton olan sıvı çelik üretim kapasitemizin kullanım oranı yüzde 78-80 bandından yüzde 53-55’lere geriledi. Üretimin ve ihracatın sağlıklı yürütülmesi için faiz/kur/enflasyon dengesinin iyi kurulması, kurların baskılanma yerine reel enflasyon oranında artması gerekmektedir. Kıt olan dövizimize rağmen enflasyonu ithalatla terbiye etmek yerine üretimi teşvik etmek ve ihracatı rekabetçi üretimle arttırmayı hedeflemek daha önemlidir. Her ne kadar demir, çelik ve demirdışı metaller sektörü ülke ihracatının lokomotif sektörlerinden olsa da uzun bir zamandan sonra ülkemiz demir çelik konusunda net ithalatçı konumuna düşmüştür. Bu durum da rekabetçiliğimizi olumsuz etkileyen bir diğer unsur olarak öne çıkmaktadır.”
EDDMİB 2023 yılında Türkiye’den pozitif ayrıştı
Kalkınmanın ve cari açığı azaltmanın öncelikli koşullarından birisinin ihracat olduğunun altını çizen Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği olarak sektörümüzün Ege Bölgesini temsil ediyoruz. 1997 yılında kurulan Birliğimiz, 2018 yılından itibaren Bölgemiz İhracatçı Birlikleri arasında en fazla ihracat gerçekleştiren birlik unvanını elinde bulundurmaktadır. Birliğimiz aracılığıyla 2022 yılında 2 milyar 564 milyon dolar, 2023 yılında ise 2 milyar 515 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirerek Türkiye genelinden bir nebze pozitif ayrıştık. Bu pozitif ayrışmada üyemiz firmalarının daha katma değerli ürünler üretmesi etkili oldu” şeklinde konuştu.
Yatırım yapabileceğimiz iklim oluşmalı
Çelik sektörünün yüzde 70 oranında ithal hammadde girdisi ile üretim yaptığına vurgu yapan EDDMİB Başkanı Ertan şöyle konuştu; Demir-çelik ve demirdışı metaller sektöründe süreklilik arz eden döviz ihtiyacımız bulunuyor. Bunun yanında, sektörümüzün geleceği açısından katma değerli ürün yatırımlarına yönelebileceğimiz bir ortamın oluşması ve özellikle sektörümüzü yakından ilgilendiren Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması uyum çalışmalarının sağlıklı ilerleyebilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarına daha çok yönelmemiz, finansman kaynaklarına kolay erişim ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sübvanse edilerek desteklenmesi sektörümüzün önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir.”
Geleceğe yönelik hedef ve stratejilerini oluşturulabilmeleri için Çelik sektörünün özelinde ortaya çıkan gelişmelere ek olarak Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşları, küresel yüksek enflasyon ve durgunluk, yüksek faiz oranları, küresel çapta demir çelik talebinin düşmesi, inşaat sektörünün yavaşlaması ve korumacı önlemler gibi küresel ve bölgesel olarak yaşanan diğer gelişmelerin de dikkatle analiz edilmesinin elzem olduğunu dillendiren Başkan Ertan, 2024 yılında çelik, demir ve demirdışı metaller sektörlerinin ilk çeyrekteki ihracat performansının 1 Ocak – 24 Mart 2024 tarihleri arasında 6 milyar 308 milyon dolar olduğunu, 2023 yılının aynı dönemine göre yatay bir seyir izlediğini sözlerine ekledi.
Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın moderatörlük yaptığı, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’nin düzenlediği, “Ekonomik Değerlendirme Toplantısı”nda; Devlet Eski Bakanı Prof. Dr. Işın Çelebi, Ekonomist Ali Ağaoğlu ve Finans Danışmanı Nilüfer Arıak, Türk ve dünya ekonomisindeki güncel gelişmelerle ilgili görüşlerini, EDDMİB üyeleriyle paylaştılar.
Çelebi: “Döviz kuru ihracat artışı arasında bağ yok tespitine katılmıyorum”
“İhracatın ana belirleyicisi yurt dışı talep olup kurun önemli bir etkisi yoktur” tespitine katılmadığını dile getiren Devlet Eski Bakanı Prof. Dr. Işın Çelebi, “Döviz kurunu baskılayarak enflasyonu düşürürüm mantığı var. “Kurun ihracatı artırması gibi bir rolü yoktur, ihracatı yurt dışındaki ithalatçı ülkelerin talepleri belirler diye bir görüş ortaya koydu.” Bu beni son derece rahatsız etti. Bu dedikleri doğruysa Çin, Almanya, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin ihracatla ilerlememiş olması gerekiyor. Bu ülkeler dünya ticaretinden daha fazla pay almak için uğraşırken bizim böyle bir derdimiz yok nasıl olsa emek yoğun ihracat yaparız olduğu kadar ama daha fazla ihracat yapmamıza gerek yok düşüncesi. Bir ülkenin ihracatını, uluslararası alanda rekabet düzeyini, gerçekleştirildiği üretkenliğini ve verimliliğini artırmadığı sürece sanayileşmesi ve gelişmesi mümkün değildir. Biz bu mantıkla 300 gündür enflasyonla mücadele ediyoruz geldiğimiz nokta ortada. 2023 yılı sonu enflasyon yüzde 64,7 Demek ki biz enflasyonla mücadelede yeterince başarılı olamıyoruz” şeklinde konuştu.
Enflasyonun düşmesi için 5 yıllık süreçte 100 milyar dolar yabancı yatırım gerekiyor
Çelebi, enflasyonu düşürmek için yapılması gerekenleri şöyle özetledi; “Döviz kurunu sabit tutalım enflasyonu düşürelim deniyor, böyle giderse Aralık ayında bunun gerçekleşmeyeceğini göreceğiz. Türkiye ihracatının ithalatı karşılama oranını yüzde 90’a yaklaşırsa, dünya ticaretinden aldığı payı yüzde 1’den 2’ye çıkarırsa, 5 yıl üst üste 20 milyar doların üzerinde yabancı sermaye çekerse o zaman enflasyonu düşürebilir. 2004 yılından itibaren Türkiye’ye 5 yılda 100 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı oldu o zaman enflasyonu yüzde 5’e düşürdük. Benzer bir 5 yıl geçirmemiz gerekiyor.”
Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapatılmasının yanlış bir karar olduğuna temas eden Çelebi, “Yanlış modelle yanlış kurgulama yapıldı. Devlet Planlama Teşkilatı maalesef kapatıldı, ülkemiz için uzun vadeli makro planlamaları yapan o kurum kapatılınca bugün Merkez Bankası’na iş düştü, kendilerini planlama teşkilatın yerine koymaya çalışıyorlar ama planları 90 günün üzerine çıkamıyor. Demir-çelik sektörüne Avrupa Birliği 20 milyar dolar teşvik ayırdı ama Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Teşvik Dairesi’nin ortaya koyduğu 5 kriterle bir firma bile yatırıma başlamış değil. Bankalar kredi musluklarını kıstılar, bu yapıda Türkiye’nin büyümesi nasıl oluyor. Yüzde 4,5 büyüdü. Tarımda küçülme var, gıda fiyatları artıyor, insanlar sabah 04.00’te et kuyruklarına giriyor” dedi.
Türkiye’nin 2024 yılı sonu için ortaya koyduğu yüzde 36 enflasyon hedefiyle ilgili de görüşlerini paylaşan Çelebi, “2024 yılının ilk iki ayındaki enflasyon yüzde 11’i geçti. Biz Mayıs ayından sonra sıkılaştırılmış para politikasını uygulayacağız. Bir taraftan enflasyonu düşüreceğiz derken, diğer bir tarafta da dar gelirli vatandaşları iyice bunaltmayalım, bunu dengeli bir şekilde gerçekleştirmek lazım” diye sözlerine son verdi.
Arıak: “TCMB döviz kurunu seçim öncesinde 32-33 TL’de tutmak için faiz artırdı”
İktisatçı Nilüfer Arıak, TCMB’nın politika faizini 500 baz puan artırmasının altında yatan nedenin TCMB’nın rezervlerinin alarm vermesi olduğunu, seçim öncesinde döviz kurunu 32-33 TL’lerde tutabilmek için böyle bir adım atıldığını dile getirdi.
Türkiye’nin döviz rezervlerini Çin, Japonya, Almanya, Güney Kore, Hollanda gibi ihracat gelirleriyle karşılayamadığının altını çizen Arıak, “Biz borçlanarak rezervlerimizi artırıyoruz. Eksi rezerve girmiştik. Vatandaş altın ve dolara koştuğu için bu eğilim devam edecek. Vatandaşın talebi döviz kurunu 40 TL’lere çıkaracak. Cari açıktaki düşüşün nedenlerinden biri altın ithalatına getirilen kısıtlama. Bu kısıtlama cari açığı 7 milyar dolar azalttı. Ham maddede ithalat yaparak üretimimizi yapıyoruz. Bir de doğal gaz ve petrol fiyatlarındaki düşüş oldu. Petrol ve doğal gazdaki düşüş cari açığı 20 milyar dolar indirdi. Cari açığı düşüren önemli faktörler bunlardı ama değişken faktörler bunlar. Cari açık dengesi değişecek. İthalat ihracatı karşıma oranı gelecek yıl için yüzde 75 gibi bir öngörü var. Güney Kore’nin başarısının kökeni yüksek teknolojili ürün ihracatı. Onlarda yüksek teknoji ihracatı yüzde 49,8 iken, Turkiye’nin yüzde 2,5-3 aralığında seyrediyor” diye konuştu.
Yeşil dönüşüm için AB’den 11,5 milyar AVRO tahsis edildi
“İşletmelerimiz makro iktisattan koparak başının çaresine bakacak” tespitinde bulunan Arıak şöyle devam etti: “Bu belirsizlikler bilinmeyenler içerisinde mümkün olduğunca Verimlilik artışı ve maliyet düşürmeyle rekabet gücünü artırmak hedefiniz olmalı. Demir-çelik gibi gibi, çimento, gübre, kimya, tarım gibi sektörlerimizde başka sorunlar var. AB’nin ayırdığı kaynaklardan bahsedildi. Çin’i en çok karbon salan ülke gibi görüyoruz, ama orada olağan üstü ve hızlı tedbirler alınıyor. Kömüre dayalı üretimden vazgeçiyorlar, elektrikli ve biyoenerjiye dayalı üretim modellerine geçiyorlar. Hedefleri 2040 ve 2053’te çelik endüstrisinde 0 karbon ve bunun için gerekli yatırımları yapıyorlar. Son derece planlı bir ekonomi. Bizim ihracatçılarımız gündemi bırakıp kendini AB’de üretim yapan bir firma gibi adledip bunun içerisinde görmesi lazım. Şu anda Türkiye’ye gelen bütün fonlar bu konuda. Bu olumlu. Türkiye’ye 11,5 milyar Avru bu dönüşüm için geliyor. Çelik çok öncelikli hedef olarak konuldu. Bu kaynak size verilecek. Bankalar eliyle dağıtılacak. Her firmanın bu kaynağa alması lazım eğer üretime devam edecekse.”
Ali Ağaoğlu; “Ekonominin en temel problemi güven”
Ekonominin en temel probleminin güven olduğunun altını çizen Ekonomist Ali Ağaoğlu, “Her şeyin başı güven. Güvenden de biz yanlış anlıyoruz. Ortak değerlerle ilgili problemimiz var en büyük ekonomik problem verilerimizin ekonominin namusu kalmadı. Gerçek enflasyonu bilmiyoruz, işsizliği bilmiyoruz” dedi.
Ekonomide başarılı olmak için kapsayıcı bir model geliştirmemiz gerektiğine vurgu yapan Ağaoğlu, “Güney Kore dünyanın en kapsayıcı ülkelerinden biri. Kapsayıcı ülke olmadığımız sürece işimiz zor. Güney Kore’de 2002’de üniversiteden mezun olabilmenin ilk koşulu İngilizce bilmekti. 2020’de ise üniversiteye girmek için ilk koşul İngilizceyi bilmek olarak değişti. 10 yıllık planda 3 sektör belirliyorlar, 3 sektör için destek vermeye başlamadan önce bu sektöre insan kaynağı yetiştiriyorlar. Böyle radikal bir değişim yapmadığımız sürece kuru çok tartışırız. Türkiye’nin 100 dolar ihracat yapabilmesi için 72 dolar ithalat etmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’nce düzenlenen, “Ekonomik Değerlendirme Toplantısı”na; Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türk Eximbank Geçmiş Dönem Genel Müdürü Adnan Yıldırım, Ege Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürü M. Enver Kök, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği üyesi ihracatçılar katıldı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı